kanepede hayat var
sabah 7'de açtım gözlerimi. yumuşacık çoraplarımı giyip elimi yüzümü yıkadıktan sonra kahve makinasının düğmesine bastım. dün akşamdan yulaf ve yoğurt hazırlamıştım onu dolaptan çıkarıp masaya koydum, ısınsın biraz üstüne bir de muz doğrayıp kahvaltı niyetine yiyeceğim. laptopu açtım, kahvemi alıp kanepeye oturdum. telefonu rahatsız etmeyin modundan çıkarıp şarjını kontrol ettim, %40 eh şarja takayım deyip kanepenin yastıklarının arasına sıkıştırdığım şarj kablosuna uzandım. ve evet başlıktaki cümle dilimden döküldü;
''kanepede hayat var.'' şimdi önce gazeteleri, sonra blogları, arada twit ve ekşi sözlük gündemini okuyup netflikş ve disneyde yeni ne var ne yok diye bakıp; önüme sokağa çıkmadan bütün seçenekleri seren internet ile kanepemden kalkmadan dünyayı dolaşıp geleceğim.
ben sokak severim. şehri gezmeyi gezerken dinlemeyi severim. kulaklık takıp çıkmam, gerçekten şehri dinlerim. cumartesileri organik pazara giderken albert amcaya uğrarım, laflarız. hafta içi 11 gibi mutlaka bir kere çıkarım evden, bir kahve içerim dolaşırım en azında semtimde. bazan binerim bir otobüse boğaz hattına giderim bazan hiç bilmediğim bir semte. bazan kaybolurum:) gerçekten. ara sokaklarda küçük meyhaneler keşfetmeye, dedelerin meyhanelerinde demlenmeye bayılırım. istiklali, cihangiri, gümüşsuyunu hepsini ayrı ayrı severim. uzun uzun yürürüm buralarda.
aslında giderdim demek daha doğru olacaktı. çünkü artık istanbulun dışarıya çıkılır bir tarafı kalmadı. en son manzarasını ve her zaman servisini beğendiğim divan istiklalde bir biranın 250 lira olduğunu görünce! bira en ucuz içkidir, 7 euroya avrupada bira satanı döverler:) ciddiyim. 7 euroya içkisi içinde öğle menüsü var yahu. neyse.
kanepe diyordum, bu kanepede yaşam pandemi ile başladı. sonra işte alıştık gitti. son gıda enflasyonu ve ekonomik kriz ile birlikte kanepelerimiz epeyi değerlendi. kanepeye yatırım yapıyoruz artık:) internet/farklı sitelere üyelikler/bolca keyfi verici içecekler ile doldurduğumuz dolap/evden çıkmadan bir hayat kurmaya başladık. geçen gün yeni moda '' hiç bir şey yapmadan tatil yapmak'' diye bir yazı okudum. evet, ben de kanepede oturmadığım zamanlar üç ayda bir seyahat yaparken en çok uçağa gidiş ve sonrasında eve dönüş kısmında trafikten, beklemekten, pasaport kuyruklarından o kadar yoruluyorum ki uzun süre bir yere gitmeyeceğim evim evim canım evim diyorum ama en fazla bir ay sonra bilet bakarken buluyorum kendimi. seyahatten döndüğüm ilk günlerde hakikaten kanepede yaşıyorum, dinleniyorum, eşofmanlarımı çıkarmadan basit ve lezzetli yiyecekler ile günü geçiriyorum. dinleniyorum. sonra yorgunluğu unutup yine sokağa çıkıp bilet bakmaya başlıyorum. bu döngü hep böyle gidiyor ama artık bilet bakmak da zor olmaya başladı. ayro 35 oldu:) ne güzel değil mi? şaka yapıyorum.
istanbul pahalı değil çok pahalı, üstelik kalite yerlerde! yerli kırmızılar en son kadehi 350 liraya satılıyordu. yani bir akşam çıkmak= 1000 tl bu da en az. 10 euroya orta üstü kalitede bir portekiz şarabı alabiliyorsun ya da restoranda şişesini söyleyebiliyorsun, deyip bu bahsi kapatıyorum. rica ederim sinirlerim bozuluyor:) şimdi organik pazara doğru yol alırken ben siz yazıyı okuyup kanepelerinizi bir gözden geçirin.
kanepeden bildirdim:)
sizin kanepelerde durum ne?
günaydın
Yorumlar
Yorum Gönder