martin scorsese, dolunay katilleri ve bana dair
sinemayı seviyorum. sinemada film izlemeyi seviyorum ama defalarca yazdığım sebeplerden (ekonomik, sosyal) dolayı sinema neredeyse çıkmış kadar olsa da hayatımdan son iki filmi bunlar sinemada izlenir deyip salonun yolunu tuttum.
ilki biliyorsunuz, kuru otlar üstüne idi. ondan bahsetmiştim. dün martin scorsese'nin son filmine gittim; dolunay katilleri / killers of the flower moon.
scorsese, favori yönetmenlerimdendir. sohbet çekimleri de çok iyidir. irishman filmini konuştukları çekimi de bayılarak izlemiştim. bu arada irishman fimini de tekrar izleyeyim ben netflikşden kalkmadan. diğer favori yönetmenlerimden ilk aklıma gelenler zeki demirkubuz ve nuri bilge ceylan. zeki abinin hayat filmi de aklımda. onu da vip salona alırlarsa gideceğim.
dün izledim dolunay katilleri'ni. film 3.5 saat ama bir saniye gözünüzü ayırmıyorsunuz. evet, kabul kahve desteği aldım ben:) çünkü tam öğle uykusu zamanımda sinemadaydım. torun center sinemaları konforlu, temiz, düzgün. çalışanlar kibar. e evime de yürüme mesafesinde olala bundan iyisi...
filme gelirsem; dicaprio mükemmel bir oyunculuk çıkarmış. de niro için bunu yazmama bile gerek yok; hala daha al pacino ile yaşayan en iyi oyuncu ödülü birinciliği hangisine vereceğim konusunda kararsızım.
beyaz adamın kötülüklerini anlatıyor film. fazla spoiler vermeyeyim sinemada bugünlerde izleyeceksiniz belki. görüntü, çekim, ses muhteşem. çekilen coğrafya çok güzel zaten. hikayeler içinize dokunacak. bir de ben sinemayı teknik bilmeden yazıyorum o yüzden mutlaka teknik bir tabiri vardır ama şöyle ki;
ben filmin içinde oturuyormuşum kadar etkili hissettim coğrafyayı. görüntü yönetmeni bunu nasıl açıklar buna ne nedir bilmiyorum.
son olarak bu sene ödül törenlerinde bolca ödül toplayacak bu film deyip kapatayım konuyu. yoksa spoiler vereceğim. ki hiç sevmem, filme gitmeden okuma yapmayı.
***
kitaplar, filmler, gelmeyen kış, hala daha elbise üstü kimono ile sokağa çıkmalar, 9 kasımda kimler michelin yıldızı ve tavsiyesi alacak diye kaynayan dedikodu kazanları, şehirde sanat, perşembeye yeni sergiyi görmeye arter'e, günlük ingilizcenin yanında arada günlük small talk portekizce öğrenme çabalarım, leziz salatalar ve makarnalar ile geçirdiğim günler, bazan semtte yürüyüşler, yeni kuaför arayışım, bazan kurtuluşa lezzet turu, bazan boğaziçinde yürüyüş, okunmayı bekleyen kitaplara eklenenler, konserler, seni şuraya götüreceğim diye kendimi uyutmalarım (gerçek manada uyutmak) sabahları egzersiz yapma alışkanlığını yeniden kazanma çabalarım, bazan amaannnn ne egzersizi hadi çık yürü diye kendimi kandırma çabalarım ile bazan kendimle didişip sıkça iyi anlaştığım;
artık neyi yapmak isteyip neyi istemediğimi net olarak ifade edecek cesarete fazlaca sahip olduğum zamanlar.
iyiyim böyle.
günaydın ahali
Yorumlar
Yorum Gönder