kendime notlar

 kendi kendimi eğlendiriyorum; kendimi eğlendirmeyi de gayet iyi biliyorum: basit zevklerim var.

sabah mis gibi filtre kahveler içmek, fincan fincan 

beğendiğim fincanları dolaplarda yer kalmaması pahasına tek tek almak

çıtır çerez filmler izleyip en çok gerçek hikayelerin filmlerini izlemeyi sevmek

at yarışı oynamak / hipodromda senede bir de olsa bir yarış günü geçirmek 

karidesli makarna yapmak / iki tabak yiyip ters dönmüş kaplumbağa gibi kalmak:) 

kısa kısa yaşamıma dair notlar almak; mesela son günlerde aldığım notlar; 

* kendimce hayalinle oyun oynuyordum. 

* hayal ettiğim karşılaşmalar var. 

evde ütü yok, ütülenecek kıyafet de almıyorum! yeni yıkadığım çarşafların kağıt gibi serin halini seviyorum. onları serip öğle uykularına uyumak... 

arayabilecekken aramamak;  arayıp bir yanıt alacağımı bildiğim halde bir başka olasılığın varolabileceğinin hayalini kuruyor ve yanıtın vereceği kesinliği ve olası bitiş zamanını erteliyorum aramayarak. 

bu duygu, iyi bir kitabı okurken de iyi bir filmi izlerken de bir ilişkinin içinde iken de finale gelmeyi geciktirmeye benziyor; araya başka şeyler alıyorum; kafamda film/kitap/yaşanmışlığa yeterince ve istediğimce mola/belirsiz süre verip sonra finali okuyor, yaşıyor, arıyor ve öğreniyorum. 

medya / basın dedikodularına bayılıyorum! oray'ın yazılarını zevkle okuyorum. 

bazan dedikoduların başrolü oluyorum, geçelim. 

küçük şehirleri ve ona rağmen kaybolarak gezmeyi seviyorum. 

pazar  ve küçük bakkalları gezmeye bayılıyorum. ispanyadan üsküpe pazar gezmişliğim var. anahtar şu; pazar arabasını sürükleyen teyzelerin peşine takıl:))

kahvaltıda prosecco içmek en zenginvari zevklerimden! 

havaalanlarını çok seviyorum. film gibi geziyorum içinde, lüks markalara bakıyor, oralarda şu an için hiç alamayacağım saatleri deneyip kikirdiyorum. 

türbülans olmadığı sürece -olduğu zaman hostesleri darlıyorum- uçmaya bayılıyorum. uçağın kalkıp burnunu  havaya diktiği anı hissetmek için gözlerimi kapatıp koltuğa tutunuyorum! 

sabahları erkenden uyanıp, yumuşacık sabahlıklarıı giyip sokağı izlemeye, 

yağmurlu havada çay demleyip bir sigara tellendirmeye 

şaraba, aperol spritze, viskiye, en çok da yerel biralara 

anlık zekice esprilere 

espressoya 

iyi bir peynir ile kızarmış ekmeğe 

sızma zeytinyağına 

bayılıyorum. 

blogu yeni açtım ya, eğleniyorum. 

yeni seyahat rotam için heyecanlanıyor, şimdiden bir kaç sözcük öğrenmeye başlayayım diye düşünüyorum. 

önce bilet alıyorum, sonrası kendiliğinden gelişiyor. 

hafif çantalar hazırlıyor, şehre indiğimde önce bir havaalanında oturup etrafı gözlüyor sonra şehre inip yer arıyorum:) bazan yer ararken şehrin tamamına yakınını gezmiş oluyorum! 

yön duyum yok! bir binanın arka kapısından çıkarırsanız beni o semt taksim bile olsa gözüne ışık tutulmuş tavşan gibi kalakalabiliyorum:)))) elimden tutup aradığım yere götüren çok oldu:)))) 

yollarda olmak en sevdiğim duygulardan, bir de aşık olmak. öyle aş.kk kadı.n.ıyım falan gibi büyük büyük laflarım yok! dümdüz çapkınım:)))) 




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

eminönü'nden cihangir'e istanbul

jestler jestler jestler... bir ilişkide olması gerekenler

istanbul yanıyor!