handanın kaleminden yeniden (1)
evet arkadaşlar öbür bloga bişey yaptım ama ne yaptım bilmiyorum, yazamıyorum, yorumları göremiyorum fakat avucumun içi gıdıklanıyor ve yazmam gerek! 6 ay olmuş en son oraya yazı atalı, bu arada bir bulgaristan bir yunanistan seyahati yapıp, bir aşka noktayı koyup -rich ile ayrıldık- bir takım sorunlarla uğraşmayı terapi niyetine seyahatler ile çözüp arada hayatıma dokunmuş insanlar temalı doğumgünü partisi verip 50 yaşıma girdim! vay! ne çok şey olmuş 6 ayda.
haziran'da kos adasında seyahati yarım bırakıp -rich'i de bırakıp- kalimnos'a geçtim. kos ve kalimnos için söylenecek yeni bişey yok. yunan adaları aynı istikrarda devam ediyor. kalimnos tabii ki benim için kos'tan daha güzel bir ada, her zaman. limana bakan otelde dinlendim. bolca yedim içtim, sonra ver elini bodrum ama bir maden suyu içimlik mola; oradan hoop havaalanına ve eve.
temmuz doğumgünü ile geçti. canan, edirneden, memo bursadan kalktı geldi. her ikisi için de çok mutlu oldum. masa gerçekten enteresandı; adem, judy, meyra, meral, akın gece boyunca beni yalnız bırakmayan dostlarımdı.o gece, adem, trenle sofya gezisini yapacağını söyleyince bir süredir nereye gitsem diye düşünen ben de yanıt bulmuş oldum. bir bilet ve 16 saat tren yolculuğu sonrası artık sofyaya kadar sabredemeyecek kadar sabırsız ben iniverdim plovdiv'de! iyi ki de inmişim. kitlesi harika bir hostelde tam beş gün kalıp küçük bir şehirde gezmenin bütün artılarını doyasıya yaşadım. incir ağacının altında kahvaltılar, öğle uykuları, arnavut orlan, fransız, alman kibar gençler, bolca bulgar birası, her gün başka bir restoran, sıcaklarla başetmek için balkanlarda olmak ama bulgaristanın bile sıcak olması, ingilizce konuşurken bile sürekli araya brother'ı sıkıştıran mercedesli orlan:) hepsi birbirinden değişik karakterler ile akşam uzun sohbetler yapmak, öyle ki hostele misafir gelen pakistanlı tarık ''bundan sonra ben de hostelde kalacağım gittiğim yerde'' diyordu oteline dönerken.
bulgaristan için ilk elden şunu söyleyebilirim; ben bilet ucuz ( 36 euro/tren/iki kişilik kompartman) ve leva 15 - 16 lira diye gittim vallaha. yol yapmış olayım, bulgaristanı da görmedim demeyeyim diye gittim. euroya göre çok ekonomik, yedik içtik gezdik zaten avuç içi kadar şehir. biraz bakımsız bulgaristan, köhne, turizmde ise daha alacakları çok yol var. bol zamanınız varsa tren yolculuğunu seviyorsanız uyuyup uyanıp köylerden geçip bir yere gideyim derseniz ok. değilse boş verin gitsin.
bulgar beni çok seyahat açısından çok tatmin etmeyince kendi kendime mızırdanmayı kesip bu sefer yunan ama yine yakın yunan seçtim; dedeağaç.
alexandroupoli; değişimi kötü yönde olmuş. sahil lokantaları iyice fabrikasyon yiyeceğe geçmiş. içeriler hala iyi. güzel bir otelde kaldım, sahilden kaçıp güzel yemekler yedim. sürprizliydi bu sefer bana karşı bu minik şehir; duygudan duyguya savruldum. bu nedir şimdi diye çok irdelemeden yaşadım:) güzel de oldu. tesadüfler, bir çok duyguyu bir arada hissetmeler... duygu yorgunu olarak makri'ye gittim.
makri: köyün meydanındaki barbuni restorana oturdum, buz gibi bir beptina (vergina) söyledim. onu içerken zeytinci abiden hangi otelin iyi olduğunu öğrendim; clio otel. deniz kıyısında, meydana 1-.1-5 km. anna var resepsiyonda, ikinci kattan güzel bir oda verdi bana. iki gün keyfime baktım. oradan yan köy dikella'ya gezmeye gittim. bişey yoktu:) köy meydanında dedeler ile bira içip sahilde bir türk restoranında biraz laflayıp makri'ye geri döndüm. favorim makri.
sonra komotini sonra fanari/fener köyü.
bir çok duygu demiştim; sessizlik çok şey anlatır insana; bir karar vermiştir kişi ve onu deklere etmesine gerek yoktur kimi sessizliklerde. sormamak, öğrenmemek de bir tavırdır. sonra ayak izlerini takip edip o duyguların üstünden geçtiğimde hoş bir duygu kapladı içimi; 40 saatlik bişey yaşamıştım; adını koymadan. gerek de yoktu zaten. 40 saatlik bişey olarak kaldı kişisel tarihçemde. film tadında ve güzeldi!
bu kış da istanbuldayım; yeni mekanlar, yeni rotalar... ama bir rotayı çok sevdiğim bir yerden tekrar başlatarak çift dikiş yapacağım oraya; sürpriz olarak dursun bu burada. sonrası biraz daha aşağılara inip sırt çantamla heyecanlı rotalar yapacağız.
bu böyle bilinç akışı gibi bir yazı oldu ve benim içimi dökmem gerekiyordu. tıkır tıkır yazarken kafamı rahatlattım çünkü bunları kendi içimde tekrarlayıp duruyordum.
seyahat bana iyi geliyor, hem de çok! yeni yollarda ve rotalarda buluşmak üzere
aşkla kalın!
Yorumlar
Yorum Gönder