portekiz günlükleri 2; yaklaşımlar, ilişkiler ilişkiler ilişkiler...

 25 gün oldu buraya geleli. artık ev sahibimiz sinyora rosa ile bahçede sohbetler ediyor, sosyal cafede ise çok yabancılayan bakışlarla karşılaşmıyorum. yalnız tabii ki zaman zaman yaklaşım farklılıkları olmuyor değil. en yenisini yazayım; 

bir komşumuz biraz hasta. zaman zaman yürürken yardıma ihtiyacı oluyor. bir de köpeği var. ben bu tip şeylerde önce a. ya soruyorum; şunu yapmak/söylemek istiyorum doğru olur mu, diye. bu komşumuzun da köpeğini gezdirmenin ona büyük bir yardım sağlayacağını fark edince sordum. bingo! bunu zaten bir başka komşumuzun torunundan rica etmiş üstelik para karşılığı! işte yaklaşım farklılığı. neyse, köpek için en iyisi olsun da zaten bahçede de var bir tane. 

ilişkilere gelince; geldiğim ilk günlerde birbirimizin ritmine alışmamız biraz tartışmalı oldu tabii ki. benim evimde kapılar kapanmaz, ışık alan ferah aydınlık bir evim var ve ben böyle seviyorum. a. ışıktan nefret ediyor, bütün kapıları sıkı sıkıya kapatıyor. bu böyle olmaz açık kalacak dedim. çünkü, yabancı bir yerde olan benim öncelik beni rahat ettirmen deyince ses çıkarmadı. kapılar açık. bir diğeri çok klasik ve tabii ki komik. diş macununu baş aşağı mı yoksa normal mi koyuyorsunuz banyo kavanozuna? a. baş aşağı koyuyor o öyle yaptıkça ben değiştiriyorum. bu savaş devam ediyor. bir hafta bu sorunlarla uğraşınca aklımdan şu cümle geçti;

ben bu adamı ya öldürürüm ya da onunla evlenirim:) bunu ona söyleyince abartısız 10 dakika güldü. gerçekten bazan ilişkilerde ya öldürsem şu adamı dediğiniz olmuyor mu sizin de ya!? benim oluyor vallaha. 

ahahah tabii ki iyi yönleri bütün bunların hepsinden fazla olduğu için kasım ayından bu yana portugal-istanbul hattında zorluklara rağmen sürdürüyoruz birlikteliğimizi. a' bir kere her şeyden önce iyi yemek yapıyor. benim yemeğe verdiğim önemi bildiğiniz için bu sürpriz değil ne sizin için ne de benim için. sonra sohbeti gerçekten akıcı; müzikten, kitaplardan, coğrafyalardan, yemeklerden, ilişkilerden... her şeyden sohbet ediyoruz. ve evet esprili biri. 

bugün mesela çok leziz bir ton balıklı, mantarlı, bolca sarımsak ve kremalı bir spagetti yaptı. tabii ki yanında kırmızı şarap içtik. bakalau abiden (morina balığı) değişik salatalar ve yemekler yapıyor. pançetta ızgara yaptı geçen gün, gayet lezizdi.. ay bak pancetta ızgara deyince aklıma geldi. ilk hafta yemekler güzeldi tamam ama çok karışıktı tatlar. bu benim tercih etmediğim bir şey. söyledim. daha net ve sek tatları sevdiğimi anlatınca hemen salata ızgara menüsü yaptı. bir başka gün balık salata. dışarıda yediğimiz zaman sosojo'dan hep memnun ayrılıyorum. sonia'nın mutfağı bazan hayal kırıklığı yaratabiliyor. abreu hep iyi. dün gittiğimiz kasabada sadece bira içtik. bar, temiz düzgün bir yerdi. pizzariada zaten hep güzel bademli hamur işleri oluyor. ama pablo bir gün bana bol malzemeli bir pizza yapacak. a. pizza sevmiyor, plastik yiyecek diyor. ayhh canım sanki çok sağlıklı besleniyor!?:) 

yani günler turisti gibi değil ev hali ile misafir karışımı gibi geçiyor. bugün mesela çamaşır günüydü. attım makinaya. astım falan filan. sonra hemen sosyale gelip kahveleri yuvarladık. şimdi onu işe yolladım, ben de kafede bunu yazdım. soğuk bir vinhoverde eşliğinde. 

zaman zaman sesler yükseliyor, zaman zaman onu markette bırakıp dışarı çıktığım oluyor ama sinirimiz çabuk geçiyor. konuşup çözmeye çalışıyoruz. ama son ne dersin handan derseniz; 

abicim sevgililik güzel şey yav! aynı evde yaşamak epeyi zor. 

portekizden selamlar. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

eminönü'nden cihangir'e istanbul

jestler jestler jestler... bir ilişkide olması gerekenler

istanbul yanıyor!